PROJENİN AMACI

1- Topraklarımıza iman tohumu eken sahabe ile tanışmak ve bu manada toprağımızın taşıdığı değerin farkına varmak.

2- Topraklarımızda var olan kabir, makam ve türbelerin gerçek manada aidiyet ve doğruluklarını öğrenmek.

3- Sahabe’yi doğru tanıyarak, dini hayatımızı onların rehberliğinde yeniden gözden geçirmek.

4- Geçici ve değersiz gündemlerle meşgul olmayıp, kendi gündemlerimizi kendimizin oluşturmasına katkı sağlamak.

5- Sahabe’nin başlattığı iman mücadelesinin bitmediğini, onlar gibi toprağa tohum ekme zorunluluğumuzun olduğunu hatırlamak.

6- Her Sahabî’ye, Efendimiz’den (sas) bir iz düştüğünü unutmadan, onların üzerinden nebevî mirası bu çağa taşıma konusunda, küçük de olsa bir gayret ortaya koymak.

KUTLU NESİL SAHABE

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ

“Muhammed, Allah'ın elçisidir. Onunla birlikte olanlar kâfirlere karşı şiddetli, birbirlerine karşı ise merhametlidirler…” (Fetih Sûresi, 48/29)

Onunla birlikte olmak, aynı zamanı ve mekânı paylaşmak ne büyük bir şeref...
Sahabe, bu şerefi ve bahtiyarlığı elde etmiş bir nesil…

Onlar Peygamber’in ikliminde yetişen,
Nebevî bahçede yoğrulup kıvama eren,
Risaletin nurlu potasında elmaslaşan,
Hayatın farklı alanlarında abideleşen bir nesil…

Onlar, sarsıntı içerisinde olanlara sabit dağlar,
Yolunu kaybedenlere yol olan nehirler,
Yönlerini yitirenlere yön gösteren yıldızlar,
İdeal kulluğun nasıl olduğunu hayatlarıyla gösteren muallimler…

Onlar, sahih İslam çizgisinin anahtar kuşağı,
İnsanlığa gönderilen son vahyin, ilk muhatapları,
Kur’an’ın ve Sünnet’in sadık taşıyıcıları,
Müslümanlığın ve müminliğin aynaları…

Onlar, Peygamber’in sesini sessizliğe mahkûm etmeyenler,
“Allah’a giden yolda bana kim ensar/yardımcı olacak?” diyen sese,
“Lebbeyk/buyur” deyip, candan, canandan vazgeçip icabet edenler,
Sabrı kuşanıp, hicreti kaderleri bilip, garipler kervanını dizenler…

Onlar, risalet davasında önden giden atlılar,
Sıddıklar, Faruklar, Havariler, Aslanlar,
Ensarlar, Muhacirler, Şehitler, Şahitler,
Hayırlarda yarışıp, her dâim rehber ve öncü olanlar…

Onlar, semanın arza birer armağanı,
Kur’an’ın yürüyen ve konuşan ayetleri,
Peygamber’in sesinin ve nefesinin köprüleri,
İmanın, ahlakın ve sevginin eşsiz kahramanları…

Onlar, Allah’ı kendilerinden razı edenler,
Kendileri de Allah’tan her durumda razı olanlar,

Rıza makamını kazanıp; cennete, dünyadan uzananlar,
Ötelerin kokusunu buralara taşıyan yiğitler…

Onlar, meleklerle kol kola, omuz omuza yürüyenler,
Sa’d olup, saf saf cenazelerine getirenler,
Hanzala olup, gassallarını onlardan seçenler,
Dihye olup, melekleşerek gezenler…

Onlar, insanlık tarihinin en hayırlı cemaati,
Hakiki imanı elde edip kâinata meydan okuyanları,
Cahiliyeye dair hayatlarında ne varsa hepsini sıyırıp atanları,
Takva elbisesini çıkarmamak üzere kuşananları…

Onlar, hesabî değil, hasbi davrananlar,
Ecirlerini ve karşılıklarını Allah’tan bekleyenler,
Anam, babam, nefsim feda olsun dediklerinde,
Bu sözü havada bırakmayıp gereği neyse onu yapanlar…

Onlar, tüm müminlerin aslî kökleri,
İstikballerini inşa edecek ilham kaynakları,
Hedeflerini belirleyecek gaye ve hayalleri,
Dertlerinin dermanları, gönüllerinin ve dillerinin ise fermanları…

Onlar, en güzel örnek olan Peygamber’in sadık dostları,
Sevdikleri için sevilen, sevildikleri için özlenen yıldızları…
Nasıl sevmem senin sevdiklerini Ya Resulullah!
Bilalleri, Hamzaları, Ammarları, Selmanları, Mus’abları…

Onlar, Risaletin mesajlarını dünyanın dört bir tarafına ulaştıranlar,
Atlarının üzerinden inmeyip, bir ömür; “davam, davam” diye inleyenler,
İslam’ın aziz sancağının boynu bükük kalmaması adına,
Feda edenler, kurban olanlar, serden ve yardan vazgeçenler…

Onlar, yaşamak için değil yaşatmak için yaşayanlar,
Kurtulma derdi oldukları için kurtarmak için çırpınanlar,
Başkalarının iman selameti uğruna,
Yanmayı göze alanlar, başkasının günahına ağlayanlar…

Onlar, Allah Resulü’nün güzide arkadaşları,
Zor davanın, yılmaz ve yorulmaz yoldaşları,
Ebû Cehil’in ve Ebû Leheb’in korkulu rüyaları,
Mazlum ve mustazafların emin sığınakları…

Onlar, Anadolu’nun gerçek sahipleri,
İman tohumlarının çiftçileri,
İstanbul’un, Kıbrıs’ın fatihleri,
Çorum’un, Adıyaman’ın sakinleri…

Onlar, Diyarbekir’i, Diyaru’s-Sahabe yapanlar,
Çadırlarını Urfa’nın eteklerine yayanlar,
Erzurum’un kışına aldırmadan, atlarını sürenler,
Yesribleşen coğrafyaları, Medine yapmak için çırpınanlar…

Onlar, az konuşup çok iş yapanlar,
Nutuk atmayı değil, terlemeyi sevenler,
Ektikleri tohumları zayi edenlerden
Allah huzurunda şikâyetçi olanlar…

Allah’ım! Bizleri kutlu nesil olan Sahabe’nin şikâyetçi olduklarından eyleme!
Onların bu topraklara ektikleri iman tohumlarını zayi edenlerden etme!
Toprağın hakkını, tohumun hakkını, Sahabe’nin hakkını,
Peygamber’in hakkını, Senin hakkını ödemeye gayret edenlerden eyle! (âmin, âmin, âmin)